Karımı 1998'in sonbaharında kaybettim... Yedi senelik
evliliğimizin iki senesini kanser tedavisi için hastanelerde geçirmiştik. Karım, her evlilik yıldönümümüzde ikimizin fotoğrafını çerçeveler,
"Bunlar bizim hayatımızın gölgeleri" derdi..
Öldüğünde, yedi tane resmimiz vardı. 97'in bir
gecesinde onu aldattım. Oysa ona sürekli onu ne kadar çok sevdiğimi ve sonsuza kadar sadık kalacağımı söylerdim.
Ölmeden iki hafta önce yine aynı şeyi tekrarladım. Tuhaf bir gülümsemeyle baktı bana
ve sadece: "Biliyorum" dedi.
İzmir'e kar yağdığı gün, yani bir ay önce,
evdeydim. Fotoğraflarımıza bakıyordum yine... Her çerçevenin altında bir
harf olduğunu ilk kez o gün farkettim. A. R. K. A. S.I. N.
Gerisi için yılları yetmemişti. Ama sanırım "Arkasına bak" yazmaya filan niyetlenmişti. Hemen çerçevelerin
arkasına baktım. Hiçbir şey yoktu. Sonra birşey dürttü beni, hepsini teker teker
söktüm. İnanabiliyor musunuz, her birinin arkasından bir mektup çıktı!
Geçirdiğimiz her sene için sevgi dolu sözler yazmıştı.
1997'deki resmimizin içinden çıkan zarf ise simsiyahtı. Ve içinden şu sözler çıktı: "14 Mart 1997/ Gözlerin bana başka birine
dokunmuş gibi baktı/ Söylemene gerek yok, biliyorum..."
2002'deyiz. Onu kaybedeli 4, aldatalı 5 yıl oluyor. İçim acıyor şimdi. Çünkü kadınlar biliyor, hissediyor... Sadece paylaşmak
istedim. Seni seviyorum diyenin sevgisinden şüphe et, çünkü; aşk sessiz,sevgi dilsizdir..